-Efendim hala.
(Telefonu alır içeriye gider)
********
2005 yazında dayımı kaybettiğimde herhalde ölüm kelimesi bana hala şaka geliyordu.Annemin o ağlayışı benim ağlayamayışlarım hala aklımdadır.Ağlamadığım için yaşadığım pişmanlığım da…
********
-Ben üstümü giyinip çıkıyorum olum.
-?
-Önce halam ardından da Tarkan abim aradı.Sözde babam rahatsızlanmış.Gel diyorlar…
-Saçmalama olum yaa
-Ne yapayım,gidiyorum ben şimdi
-Olum belki de Tarkan abin gelmiştir.Sana sürpriz yapmak için çağırıyor olabilirler.
-Evet bak,tabi ya o gelmiştir.Yoksa neden ikisi birden arasınlar ki
(Ama karnında birşeyler kıpırdıyordu hala)
**********
Son dönemlerde çok etkilenmeye başladığım 3 kelime.(Hatta kendi kendime bir sentez bile yaptım .Yoksulluk ayrılığı getiriyor,Ayrılık da ölümü…)Son dönemime damga vurmuş bu üç kelime bir cümle içerisinde ne kadar da derli toplu duruyor,ben de yarattığı dağınıklığı saymazsak.Aynada gözlerimin içine bakarak bunları elbet yaşayacaksın dediğim anlar geliyor aklıma.Karşımdaki “ben”in gözyaşları kalbinin içine gömülürken kimse kafamın içinden gelen çığlıkları duymuyor,duyuyorsa bile duymamazlıktan geliyor.
**********
-Anoş,babamla görüştün mü?Rahatsızlanmış,hastaneye kaldırılmış diyorlar.
-Olamaz ki.Ben kısa süre önce konuştum gayet iyiydi.
(Telefon yine kapanır)
**********
Evet,siz bu satırları okurken ben hayatımın duygusal olarak en yoğun ve en karmaşık günlerini geçiriyorum.Kendimi herhangi bir düğünün ortasında bulmuşum ama düğünün sahibi yok.Benimse kimsem…Derdimi anlatmak istediğim insanlar birer birer terkediyorlar beni,kalbimin ağırlığını benimle kaldıramayacak kadar güçsüz hissediyorlar herhalde kendilerini.
**********
-Vefat etmiş…
-(Uzun bir sessizlik)
-Olamaz annen konuşmuş biraz önce.Dur bakalım acele etme.İyice bir öğrenelim işin aslını.
(Ve toparlanıp soluk soluğu kendimizi soğuk İstanbul sokaklarına attık)
**********
Kimseye ihtiyacım yok.Yanımda görebileceğim bir kaç insan var.Onlar da şu anda kendi dertleriyle meşguller.Gerek yok.Kendim aşmalıyım.Kendim savaşmalıyım.Kendim kazanmalıyım zaferimi…
**********
Kadıköy-Yakacık uzun bir mesafedir.Bilen bilir.Ama o yol hiç o kadar uzun gelmemiştir yaptığım nice yolculuklarımda.Taksiden inilir.Eve çıkılır.Kapının önünde bir sürü ayakkabı.O ana kadar gerçek olmadığını kabullendiğimiz olay,şimdi sinirli bir babanın vurduğu ağır bir tokat gibi yüzümüze çarpmıştı.İlk kez bir cenaze evindeydim ve uzun saçlı,küpeli bir adam olarak baş köşeye oturtulmuştum.
**********
Kabullenmek zor oldu.Cenazeye,Mersin’e,gidemedim.Yanında olamadım.Kalbim her dakika yanında çarpıyordu.Yettimi ona bilmiyorum.Ama benim kalbim bana yetmedi.İçimde her an daha da büyüyen bir pişmanlık var neden orada olamadığıma dair.O yoksulluk anında neden ben de orada değildim diye kendine soran bir ben var.Ve bu büyüdükçe sıkıntılarımda artıyormuş gibi geliyor.Umarım bu düğümü bir an önce çözerim.Umarım bu hayatımdaki olumlu dönüm noktalarından birisi olur.Sevgilerle
(İçimden geldiği gibi yazdım.İmla ve noktalamaya dikkat etmeden yayınlıyorum)